Burdasın: FORUM => İSLAM ve MÜSLÜMAN => KADINLAR GERCEK DEGERINI ISLAM'LA BULMUSTUR.. |
|
islamvemusluman (şimdiye kadar 8 posta) |
Sadece hanımlar değil aslında “erkek”ler de gerçek kıymetlerini ve şahsiyetlerini İslâm’la bulmuşlardır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), gerçek erkekliğin zorbalık, kabalık ve hoyratlıkta değil, nefsine hâkim olmakta, civanmertlikte ve fazilette olduğunu göstermiştir. Dinimizde, kadın aynen erkek gibi cemiyetin bir parçası olarak kabul edilir, görüşü alınır ve onunla istişare yapılır. Bunun pratikte en güzel örneğini de bizzat Fahr-i Kâinat Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) vermiştir. O ki vahy ile mueyyed Nebiler Sultani (sallallahu aleyhi ve sellem)’dir. Önüne gelen bütün mesele ve problemlerin çözümü doğrudan doğruya Ars-i Azam’dan halledilmiştir. Bununla beraber O, çok defa hanımlarıyla oturur ve bir arkadaş gibi onlarla bazı meselelerin müzakeresini yapardı. Vahiy ile mueyyed olan Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) böyle bir şeye ihtiyacı yoktu; ama O, ümmetine bir şey öğretmek istiyordu: Kadın, o güne kadar olduğundan çok farklı bir yere oturtulacaktı ve iste O, bu önemli vazifeyi bilfiil temsil ediyordu. İste bir misal. Hudeybiye anlaşması, Müslümanlara çok ağır gelmişti. Öyle ki, kimsede yerinden kımıldayacak mecal kalmamıştı. Bu arada Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), kendisiyle hacca gelenlere, kurbanlarını kesmelerini ve ihramdan çıkmalarını emretmişti. Ancak sahabe, ‘Acaba verilen kararda bir değişiklik olur mu?’ diye, meseleyi ağırdan alıyordu. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem), emrini bir kere daha tekrarladı. Fakat sahabedeki ümitli bekleyiş tavrı değişmedi. Bu, asla Allah Resulü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) karşı bir muhalefet değildi; sadece başka bir alternatifin olup olmadığını öğrenmekti. Zira Kâbe’yi tavaf etmek üzere yola çıkmışlardı. Belki Hudeybiye anlaşmasındaki kabul edilen şartlar tatbik edilmez de anlaşmada bir değişiklik olabilir’ diye bekliyorlardı İki Cihan Serverı (sallallahu aleyhi ve sellem), sahabedeki bu durumu sezince hemen çadırına girdi. Ve hanimi Ummu Seleme validemizle (radiyallahu anha) istişare etti. Bu ufku geniş annemiz de istişarenin hakkini vermek için fikrini beyan etti ve su mealde sözler söyledi: “Ya Rasulallah! Emrini bir daha tekrar etme. Belki muhalefet eder ve mahvolurlar. Fakat Sen, Kendi kurbanlarını kes ve onlara bir sey demeden ihramdan çık. Onlar verdiğin emrin kesinliğini anlayınca, Sana itaat edeceklerdir.” Hanımla istişare edilir mi? Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) de böyle düşünüyordu. Hemen bıçağını eline aldı ve çadırından çıkarak kendine ait kurbanları kesmeye başladı. O daha birkaç kurban kesmişti ki, sahabe de kendi kurbanlarını kesmeye koyuldu. Çünkü artik verilen karardan dönüş olmadığını anlamışlardı. (Buhari, Surût 15) (Bir aile reisi olarak aile hayatında, hanımıyla istişareye yer vermeyen ve İslam’ın kadını esir ettiğini söyleyen talihsizlerin kulakları çınlasın!) Kadın haklarını müdafaa edenlerin düşüncelerinde bile kadın, hâlâ ikinci dereceden bir varlık olmaktan kurtulmuş değildir. Oysa dinimiz, kadına, bir bütünün yarısı nazarıyla bakmaktadır. Kadın, öyle bir bütünün parçasıdır ki, diğer parçanın ise yaraması için onun mevcudiyeti şarttır. Bu parçalardan her birerleri, diğerinin gerçek değerini bulması bakımından önemli bir esastır. Elverir ki, Rabb’ımızın koyduğu ölçülere riayet edilsin ve denge için yaratılan bir şey dengenin aleyhinde istismar edilmesin... Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), nasıl hareketleriyle kadınlara karşı lütufkâr davranıyordu; sözleriyle de hep bu şekilde davranmayı teşvik ediyordu. Bir hadislerinde şöyle buyururlar: “Mu’minlerin iman bakımından en kusursuzu, ahlâki en güzel olanıdır. Ahlâki en güzel olanınız da, kadınlarınıza en güzel davrananınızdır.” (Ebu Davud, Sunnet 15) Hadisleri çoğaltabiliriz. Görülüyor ki, kadınlık O’nun nurlu beyanlarıyla, kendi şeref ve haysiyetini garanti altına almış, o güne kadar ayaklar altında çiğnenen, hor ve hakir bir varlık olmaktan kurtulmuş, dünya ve ukba saltanatı kazanmıştır. Kadınlara güzel davranmayı Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) emretti. -ALINTIDIR- | |||
LxRpII2I (Ziyaretçi) |
BÉli, mf6min lÉnÉt edici olmamalıdır. Amma ÅiÉlÉr PeyÄÉmbÉrimizin Éshabına lÉnÉt etmÉyi ibadÉt sayırlar. Halbuki, dmnziiidÉ Æbu CÉhil kimi kafirlÉrÉ, hÉtta, Åeytana lÉnÉt etmÉk ibadÉt deyil. RÉsulullahın dostlarına lÉnÉt edÉn RÉsulullaha lÉnÉt etmiÅ olar. Bir mfcsÉlmana lÉnÉt edÉnin f6zfc dÉ lÉnÉtlik olar.ÅiÉlÉr fce7 xÉlifÉyÉ lÉnÉt edir, demÉli onlara beyÉt edÉnlÉrÉ dÉ, lÉnÉt edir. dce7 xÉlifÉyÉ beyÉt edÉnlÉr ie7indÉ HÉzrÉti Æli dÉ, var idi. DemÉli, HÉzrÉti ÆliyÉ dÉ, lÉnÉt edirlÉr.ÆgÉr ÅiÉlÉr HÉzrÉti Æbu BÉkiri vÉ HÉzrÉti d6mÉri PeyÄÉmbÉrimizÉ dfcÅmÉn bildiyi fce7fcn onlara lÉnÉt edirsÉ, onda ÅiÉlÉrin Æbu CÉhilÉ dÉ lÉnÉt etmÉlÉri lazım idi. c7fcnki, ÅiÉlÉrin PeyÄÉmbÉrimizin Én bf6yfck dfcÅmÉni olan Æbu CÉhilÉ lÉnÉt etdiklÉri gf6rfclmÉmiÅdir. Amma, ÅiÉlÉr PeyÄÉmbÉrimizin Én sevgili dostları olan HÉzrÉti Æbu BÉkirÉ vÉ HÉzrÉti d6mÉrÉ lÉnÉt etmÉkdÉn e7ÉkinmirlÉr. Onlara lÉnÉt etmÉyi f6zlÉrinÉ mÉrifÉt sayırlar.Bu hÉqiqÉt onu gf6stÉrir ki, ÅiÉlÉrin dÉrdi nÉ Æbu BÉkirdi, nÉ dÉ d6mÉrdi. ÅiÉlÉrin dÉrdi mfcsÉlmanlara qarÅı e7ıxmaqdır. Bunun fce7fcn dÉ, ÅiÉlÉr HÉzrÉti Æbu BÉkirÉ vÉ HÉzrÉti d6mÉrÉ yalandan dfcÅmÉne7ilik edirlÉr vÉ bu yalanı gizlÉtmÉk fce7fcn onlar haqqında naÄıllar uydurublar.LÉnÉt vÉ bÉddua etmÉk Qurani KÉrimdÉ vÉ hÉdislÉrdÉ mfcsÉlmanların uzaq durmaÄı lazım olan hÉrÉkÉtlÉrdÉn sayılır. PeyÄÉmbÉrimiz illÉrlÉ f6zfcnÉ ÉziyÉt edÉn mfcÅriklÉrÉ lÉnÉt oxumamıÅ, Allahdan onlar fce7fcn hidayÉt dilÉmiÅdir.PeyÄÉmbÉrimiz belÉ buyurur:Bir birinizÉ Allahın lÉnÉti, Allahın qÉzÉbi vÉ CÉhÉnnÉm arzusu ilÉ bÉddua etmÉyin.(Æbu Davud)MÉn lÉnÉtlÉyici olaraq deyil, dÉvÉte7i vÉ rÉhmÉt peyÄÉmbÉri olaraq gf6ndÉrildim. (Muslim)(Yalnız, Allah vÉ RÉsulunu incidÉnlÉrÉ lÉnÉt olsun demÉk caizdir.) |